Mağduriyetin Şahikası: Ekrem İmamoğlu
Ekrem İmamoğlu, siyaset sahnesinde bir tiyatro oyuncusu gibi sahne alıyor. Her fırsatta "Mağdurum ben mağdurum, mağdurumda mağdurum!" diye feryat figan ediyor. Sanki herkes ona zulmediyor, herkes onun önüne taş koyuyor. Peki, bu kadar mağduriyet nereden geliyor?
Bir düşünün: Ekrem İmamoğlu, İstanbul gibi devasa bir şehri yönetiyor. Milyonlarca insanın sorunlarına çözüm bulması gerekiyor. Ama o, sanki her şeyi tek başına yapmak zorundaymış gibi davranıyor. "Ben yapmaya çalışıyorum ama engelliyorlar!" diye sızlanıyor. Peki, bu kadar engellenen bir insan nasıl oluyor da hala ayakta kalabiliyor? Belki de bu mağduriyet, bir tür prim kazanma stratejisidir?
Ekrem İmamoğlu, mağduriyetini bir sanat haline getirmiş. Her fırsatta "Ben mağdurum!" diye bağırarak, kendine sempati toplamaya çalışıyor. Sanki herkes ona karşı, herkes onu engelliyor. Ama acaba gerçekten öyle mi? Yoksa bu mağduriyet, bir tür siyasi manipülasyon mu?
Sonuç olarak, Ekrem İmamoğlu'nun mağduriyet edebiyatı, siyaset sahnesinde bir tiyatro oyunu gibi. Herkes onun bu rolünü izliyor, kimisi inanıyor, kimisi gülüp geçiyor. Ama bir gerçek var ki, bu mağduriyet, bir gün gerçekten mağdur olmaya dönüşebilir. O zaman belki de "Mağdurum ben mağdurum!" sözleri, gerçek anlamını bulur.
Mağduriyetin Şairi: Ekrem İmamoğlu
Mağdurum ben mağdurum, mağdurumda mağdurum,
Herkes bana karşı, herkes beni engeller.
Siyaset sahnesinde, bir tiyatro oyuncusu,
Her fırsatta sızlanır, her fırsatta ağlar.
İstanbul'u yönetir, milyonlarca insan,
Sorunlar bir yığın, çözümler bir duman.
Ama o, sanki tek başına,
Her şeyi yapmaya çalışır, her şeyi üstlenir.
Mağduriyet sanatı, bir tiyatro sahnesi,
Herkes onu izler, kimisi inanır, kimisi güler.
Ama bir gün gerçekten mağdur olursa,
O zaman belki de, sözleri anlam bulur.
Mağdurum ben mağdurum, mağdurumda mağdurum,
Herkes bana karşı, herkes beni engeller.
Ama bir gün gerçekten mağdur olursam,
O zaman belki de, sözlerim gerçek olur.
Henüz Yorum Yapılmadı.
Yorum Yap